Abdullah Kara'nın kaleme aldığı "Ashab-ı Suffe" kitabı, İslam'ın ilk dönemlerinde Medine'de Mescid-i Nebevi'nin bitişiğinde inşa edilen ve İslam dünyasının ilk eğitim ve barınma merkezi olarak kabul edilen Suffe'de yaşayan sahabileri konu almaktadır. Kitap, bu mümtaz topluluğun hayatlarını, eğitimlerini, ahlaki ve manevi gelişimlerini detaylı bir şekilde ele almaktadır. Kara, Suffe ehlinin sadece ilim tahsil etmekle kalmayıp aynı zamanda Peygamber Efendimiz'in (SAV) terbiyesi altında nasıl bir ahlak ve fazilet örneği olduklarını gözler önüne sermektedir. Kitabın temel teması, zor şartlar altında dahi ilme ve maneviyata verilen önemin altını çizmek, fedakarlığı ve Allah yolunda olmayı vurgulamaktır. Suffe ashabının, maddi yokluklara rağmen manevi zenginliklerini nasıl korudukları, İslam'ı yaymadaki rolleri ve sonraki nesillere bıraktıkları mirası detaylandıran kitap, bu öncü neslin hayatından kesitler sunarak okuyucuyu o döneme götürmektedir. Hedef okur kitlesi, İslam tarihiyle ilgilenenler, sahabe hayatlarını öğrenmek isteyenler, maneviyat ve ahlak üzerine derinlemesine bilgi edinmek isteyen her yaştan okuyucudur. Kitap, bu yönüyle hem bilgilendirici hem de ilham vericidir. "Ashab-ı Suffe" benzeri eserler arasında, sahabe hayatlarını anlatan genel İslam tarihi kitapları ve özellikle ilk dönem Müslümanlarının eğitim ve sosyal hayatına odaklanan çalışmalar bulunmaktadır. Ancak Kara'nın eseri, Suffe'nin kendine has önemini ve oradaki sahabilerin özel konumunu derinlemesine irdelemesiyle öne çıkmaktadır. Yazar, konuyu sadece tarihi bir perspektiften değil, aynı zamanda günümüz insanına ışık tutacak ahlaki ve manevi dersler çıkarılabilecek bir yaklaşımla ele almıştır. Kitap, bu ilk Müslümanların yaşadığı zorlukları ve bu zorluklar karşısındaki dirençlerini anlatırken, okuyucuya sabır, azim ve tevekkül gibi değerleri hatırlatır. "Ashab-ı Suffe", İslam medeniyetinin temellerinin nasıl atıldığını ve bu temellerin sağlam bir ahlaki ve ilmi zemin üzerine oturtulduğunu göstermesi açısından da büyük önem taşır. Yazar, akıcı ve anlaşılır bir dil kullanarak, karmaşık tarihi olayları ve kavramları okuyucunun kolayca kavrayabileceği bir üslupla aktarmıştır. Bu nedenle, sadece akademik düzeyde değil, aynı zamanda genel okuyucunun da rahatlıkla okuyup istifade edebileceği bir eserdir. Kitap, okuyucuyu sadece bilgiyle donatmakla kalmayıp, aynı zamanda manevi bir yolculuğa çıkararak kendi hayatına dair çıkarımlar yapmasını da teşvik eder.

Abdullah Kara, Türk İslam tarihi ve kültürü alanında tanınmış bir yazardır. Özellikle sahabe hayatları ve İslam'ın ilk dönemleri üzerine yaptığı araştırmalar ve kaleme aldığı eserlerle geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır. Kara'nın üslubu, akıcı, anlaşılır ve derinlemesine bilgi sunan bir yapıya sahiptir. Tarihi olayları ve şahsiyetleri, günümüz insanının anlayabileceği bir dille aktarmasıyla bilinir. Eserlerinde sadece kuru bir bilgi aktarımı yapmakla kalmaz, aynı zamanda okuyucuyu manevi ve ahlaki değerler üzerine düşünmeye sevk eden bir yaklaşım sergiler. Bu yönüyle, onun kitapları hem aydınlatıcı hem de ilham vericidir. Abdullah Kara'nın önemli eserleri arasında "Ashab-ı Suffe" başta olmak üzere, sahabe-i kiramın farklı yönlerini ele alan birçok kitap bulunmaktadır. Bu eserler, İslam'ın ilk neslinin yaşam tarzlarını, eğitimlerini, fedakarlıklarını ve İslam'ın yayılmasındaki rollerini detaylı bir şekilde incelemektedir. Kara, bu eserleriyle İslam tarihine ışık tutarak, gelecek nesillerin kendi köklerini daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Kendisi, araştırmacı kimliğiyle, güvenilir kaynaklara dayanarak ve titiz bir çalışmayla eserlerini ortaya koyar. Bu da onun kitaplarının hem akademik çevrelerde hem de genel okuyucular arasında kabul görmesini sağlamıştır. Abdullah Kara'nın eserleri, İslam medeniyetinin kuruluş dönemine dair önemli bir bilgi birikimi sunmaktadır. Özellikle Suffe gibi, İslam'ın ilk eğitim ve sosyal kurumlarının işleyişi ve bu kurumlarda yetişen bireylerin topluma etkileri üzerine yaptığı analizler dikkat çekicidir. Yazar, ele aldığı konuların sadece tarihsel arka planını değil, aynı zamanda günümüzle olan bağlantılarını ve çıkarılabilecek dersleri de ön plana çıkarır. Bu yaklaşımı, onun eserlerini sadece tarihi birer belge olmaktan çıkarıp, aynı zamanda güncel okuyucu için de anlamlı ve yol gösterici hale getirir. Eserlerinde sıkça rastlanan derinlikli analizler ve edebi üslup, okuyucunun konuya daha fazla bağlanmasını sağlar. Abdullah Kara, bu alandaki çalışmalarıyla herhangi bir spesifik ödül belirtilmese de, geniş okuyucu kitlesinin takdirini ve İslam tarihi araştırmalarındaki öncü rolünü kazanmıştır. Dönem olarak, İslam'ın henüz çok taze olduğu, peygamberlik ve vahyin en yoğun yaşandığı, Mekke'den Medine'ye hicretin gerçekleştiği ve İslam devletinin temellerinin atıldığı bir dönemi ele alır. Bu dönemin zorlukları, güzellikleri, insanları ve toplumsal yapısı üzerine yaptığı vurgular, okuyucunun o atmosferi hissetmesini sağlar. Abdullah Kara'nın bu çalışmaları, İslam'ın temel değerlerini ve ilk Müslümanların bu değerleri nasıl yaşadığını anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir kaynaktır.