Albert Cossery'nin "Tanrı'nın Unuttuğu İnsanlar" adlı romanı, yazarın özgün ve çarpıcı üslubunu yansıtan, varoluşsal sancıları, toplumsal eleştiriyi ve insanın anlamsızlık karşısındaki duruşunu merkeze alan bir başyapıttır. Roman, Mısır'ın başkenti Kahire'de, yoksulluk ve umutsuzluğun hüküm sürdüğü bir ortamda geçer. Kahire'nin arka sokaklarında yaşayan, toplum tarafından dışlanmış, "Tanrı'nın unuttuğu" olarak nitelendirilebilecek bir grup insanın hayatına odaklanır. Bu insanlar, hayatın anlamsızlığına ve sistemin adaletsizliğine karşı kayıtsız kalmış, günübirlik yaşayan, hayata karşı pasif bir direniş sergileyen bireylerdir. Romanın ana teması, insanın varoluşsal sorgulamaları, özgürlük arayışı, toplumsal normlara başkaldırı ve umutsuzluğun içinde bile yaşam sevinci bulabilme çabasıdır. Cossery, bu temaları işlerken, ironi, kara mizah ve alaycı bir dil kullanır. Karakterler, genellikle sıradan, hatta serseri tiplerdir. Ancak, Cossery'nin kaleminden çıktıklarında, derinlikli ve düşündürücü birer figür haline gelirler. Roman, hedef okur kitlesi olarak, hayatın anlamını sorgulayan, toplumsal eşitsizliklere duyarlı, farklı kültürlere ilgi duyan ve edebiyatın gücüne inanan okurları hedefler. "Tanrı'nın Unuttuğu İnsanlar", yalnızlık, yabancılaşma, umutsuzluk ve umut gibi evrensel temaları ele alması nedeniyle geniş bir okur kitlesine hitap eder. Benzer kitaplar arasında, Albert Camus'nün "Yabancı"sı, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı"sı ve Franz Kafka'nın eserleri sayılabilir. Bu kitaplar da, bireyin toplumla olan ilişkisini, varoluşsal sancılarını ve anlamsızlık karşısındaki çaresizliğini konu edinir. Cossery'nin romanı, bu eserlerle ortak bir temayı paylaşırken, kendine özgü üslubu ve kahramanlarıyla ayrılır. Roman, aynı zamanda, yazarın yaşadığı dönemin sosyo-politik atmosferini de yansıtır. Cossery, Mısır'daki yoksulluğu, yolsuzluğu ve baskıcı yönetimi eleştirirken, aynı zamanda, insanların hayata tutunma çabalarını ve umutlarını da gözler önüne serer. Roman, okuyucuyu, hayatın anlamını sorgulamaya, toplumsal sorunlara duyarlı olmaya ve farklılıklara saygı duymaya teşvik eder. "Tanrı'nın Unuttuğu İnsanlar", edebiyat dünyasında önemli bir yere sahip olup, Cossery'nin en bilinen ve sevilen eserlerinden biridir. Roman, Cossery'nin özgün bakış açısını, güçlü anlatımını ve derinlikli karakterlerini bir araya getirerek, okuyuculara unutulmaz bir deneyim sunar. Kitap, insan doğasına dair evrensel sorular sorması ve bunu yaparken mizahı kullanmasıyla da öne çıkar.

Albert Cossery, 1913'te Kahire'de doğmuş, Mısırlı-Fransız yazar ve düşünürdür. Eserleri genellikle Fransızca yazılmış olup, yoksulluk, toplumsal dışlanma, varoluşçuluk ve anarşizm gibi temaları işlemesiyle tanınır. Cossery, yaşamının büyük bir bölümünü Paris'te geçirmiş ve genellikle "Paris'in flâneur'ü" olarak anılmıştır. Yazım üslubu, ironik, alaycı ve gözlemci bir yaklaşıma dayanır. Karakterlerini genellikle sıradan insanların arasından seçer ve onların hayatlarını, sistemin dışına itilmiş bireylerin dünyasını derinlemesine inceler. Eserlerinde, varoluşsal sorgulamalar, toplumsal eleştiriler ve bireysel özgürlük temaları ön plana çıkar. Cossery'nin önemli eserleri arasında, "Tanrı'nın Unuttuğu İnsanlar" (Les Hommes Oubliés de Dieu), "Temiz Eller" (Mains sales), "Bir Gözün Hikayesi" (Une Histoire d'un oeil) ve "Yoksul Adam" (La pauvre homme) sayılabilir. Eserleri, genellikle yoksulluk, adaletsizlik ve sistemin eleştirisi üzerine yoğunlaşır. Cossery, eserlerinde, toplumun dışına itilmiş, umutsuzluğa kapılmış insanların hayatlarını konu edinir. Onun kahramanları, genellikle hayata karşı pasif bir direniş sergileyen, anlamsızlığa teslim olmuş bireylerdir. Cossery, eserleriyle, varoluşsal sancıları, toplumsal eşitsizlikleri ve insanın özgürlük arayışını ele alarak önemli bir edebi miras bırakmıştır. Cossery, hayatı boyunca birçok ödül kazanmamış olsa da, eserleri eleştirmenler ve okurlar tarafından büyük beğeni toplamıştır. Yazarı, eserlerinin derinliği ve özgünlüğüyle tanınır. Cossery, yaşadığı dönemde, 20. yüzyılın ortalarında, Avrupa'da varoluşçuluk akımının etkili olduğu bir dönemde eserler vermiştir. Bu dönemde, savaş sonrası toplumun getirdiği yıkım, umutsuzluk ve anlamsızlık duyguları edebiyata yansımıştır. Cossery'nin eserleri de bu atmosferden etkilenmiş ve bireyin varoluşsal sorunlarına odaklanmıştır. Cossery, 2008'de Paris'te hayatını kaybetmiştir. Ancak, eserleri hala okunmakta ve günümüz okurları tarafından da ilgiyle karşılanmaktadır. Cossery, edebiyat dünyasında, özgün üslubu, derinlikli karakterleri ve toplumsal eleştirileriyle önemli bir yer edinmiştir.